No Image Available

Sineklerin Tanrısı

 Yazar: William Golding  Yayınevi: Türkiye İş Bankası Yayınları More Details
 Açıklama:
Son zamanlarda okuduğum en çarpıcı kitaplardan biri. Şimdi kitabın kapağına bakıyorum da kapak resmi ne kadar da uygun olmuş. Roman kısaca, dünyadaki savaş nedeniyle, Britanya’dan bir nükleer savaş olasılığından dolayı bir yerlere uçakla transfer edilen çocukların uçağının, ıssız bir adaya düşmesi ve yaşları 6-12 arasında değişen bir grup çocuğun yaşadıklarını anlatıyor. Yazarı okul müdürlüğü’de yapmış, Nobel ödüllü William Golding, bu ilk kitabı ve 1954 yılında yayımlanmış, 1963 yılında ise filme çekilmiş.
Bundan sonrası için uyarımı yapayım. Kitabı okumayanlar devam etmeyin, kitaptan alacağınız tadı azaltmayın. Bir de aşağıdakilerin hepsi benim bakış açımla ve benim yorumlarımla yazılmıştır.

 

Bölümler
1 Denizkabuğundan çıkan ses
2 Dağdaki Ateş
3 Kumsalda Kulübeler
4 Boyalı Yüzlerle Uzun Saçlar
5 Sudan Gelen Canavar
6 Havadan Gelen Canavar
7 Gölgeler ve Yüksek Ağaçlar
8 Karanlığa Sunulan Armağan
9 Bir Ölüme Bakış
10 Denizkabuğu ve Gözlük
11 Kaya Kale
12 Avcıların Uluması
Ralph, düşen uçaktan kurtulan büyük çocuklardan biridir. Yanından ayrılmayan “Domuzcuk” lakaplı arkadaşıyla etkileyici bir deniz minaresi bulurlar, üflediklerinde etkileyici bir ses çıkar ve kurtulan diğer çocuklar bu sesi duyup toplanırlar. Bir grup koro üyesi çocuk ise başlarında Jack ile gruba katılır ve hepsi şef olarak Ralph’ı seçerken, bazı kurallar koyarlar; kurtuluş için ateş devamlı yanacaktır, barınak yapılacaktır, denizminaresi elinde olmadan kimse konuşmayacaktır, vs.
Jack ve Ralph arasında farklı bir ilişki vardır, hem rakiplerdir hem de birlikte olabilmektedirler. Yalnız Jack’in içinde bana göre bir şiddete eğilim vardır ( belki de her çocuğun içinde bulunuyor bu duygu). İlk geldiğinde çalılara takılmış bir domuzu öldüremezken son gün neler yaptığını okuduğunuzda çok şaşıracaksınız.
Zamanla işler planladığı gibi gitmez, küçükler işten kaytarır, Jack avcılıkla ilgilenirken görevini unutur, olaylar birbirini takip eder. Bir de buna küçüklerin gördükleri, hissettikleri canavarlar konusu eklenir. Canavar olup olmadığını keşfe çıkan üçlü ( Ralph, Jack ve Simon) daha önce paraşütle adaya düşen birinin ( muhtemelen savaş sırasında) cesedini canavar sanarak kaçarlar. Gerçeği Simon biraz zamansız bir şekilde öğrenir. Bu canavara, Jack sunak verir, domuzun başını bir çubuğa diker ve ona bırakır. Zaten sineklerin tanrısı bu domuz kafasıdır, Simon bu başı bulduğunda, domuzun bağırsakları üzerindeki sinekler doludur, bu baş sineklerin tanrısıdır. Sineklerin tanrısının Simon ile yaptığı konuşma kitabın önemli mesajlarından “sen biliyordun değil mi, sizlerin bir parçası olduğunu biliyordun?” geçmektedir, savaştıkları canavar kendi içlerindeki kötülüktür.
Ralph her zaman akılcıdır ama iyi bir konuşmacı değildir, çocukları bir arada tutamaz. Jack ise avlanmasını avantaja çevirir, avı oyuna dönüştürür, eğlenceler düzenler, şölenler yapar ve son olarak grubu böler. Şölenlerin birinde ise, dağdan paraşütçünün haberini getiren, yorgun, zavallı Simon’u grup psikolojisi ile canavar sanıp öldürürler. Bu kısmı gerçekten insanın içine oturuyor. Diğer grup üyeleri de her ne kadar sonrasında bunu bastırsalar da bu ölüme ortak olurlar.
Sonraki günlerde, bölünme devam eder, diğer grubun ateşi yakmaya yarayan domuzcuk’un gözlüğünü de bir gece baskını ile kaçırır. Ralph ve arkadaşları gözlük camını istemek için Jack’in artık boyalı yüzleri, mızrakları ile kabileye dönmüş grubuna ve onların Kaya Kalesine  giderler, burada Roger’ın harekete geçirdiği bir kaya ile Domuzcuk ölür. Ralph’in grubundan ikizler yakalanır ve Ralph zorlukla kaçar.
Artık Ralph bir avdır, Ralph ikizlerle gizlice görüşür ve onlardan Ralph’i öldürmeyi planladıklarını öğrenir, ikizlere nerede saklanacağının bilgisini verir. Ama yeri öğrenirler ve Ralph’ı bulurlar, bir yandan da yangın çıkar, Ralph son hızla kumsala kaçar ve orada bir denizcinin ayaklarının dibine düşer. Tam bir kurtuluştur bu, ellerinde mızraklı ve yüzü boyalı çocuklara bakarak denizci demek oyun oynuyordunuz der, patron kim sorusuna Ralph benim der, Jack öne çıkacak olsa da vazgeçer. Ralph üniformalıya iki kişinin öldüğünü söyler, denizci şaşkındır, siz Britanyalı çocuklardan daha iyi idare edebilmenizi beklerdim der, Ralph ise ilkin öyleydi sonra her şey… diye cümlesini tamamlayamaz, ilkin beraberdik dedikten sonra ağlamaya başlar, diğerleri de onunla birlikte hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlarlar.Kitap duygulanan denizci subayının çocuklara toparlanmaları için fırsat vermek için arkasını dönüp kruvazöre bakıp beklemesi ile biter.
Kitabın özeti bu. Mina Urgan çok güzel bir sonsöz yazmış, hem güzel bir özeti hem de yorumlarını içeriyor. Ralph’ın demokrasisinin, Domuzcuk’un akılcılığının çöküşü, demokratik yollarla iktidar olamayan Jack’in gittikçe artan muhalefeti ve sonrasında Ralph’i devirmesi, insanın içinde yatan vahşet, Simon’un temsil ettiği iyilik, Roger’ın kötülüğü,  Urgan’ın sonsözünde yer almaktadır.
Sonuç olarak, biraz da Mina Urgan’a katılarak, herkesin içinde iyilik ve kötülüğün yer aldığını, bunların akılla ve duygularla nasıl şekillenebileceğinin anlatıldığı bir kitap denilebilir Sineklerin Tanrısı için.
Kitapta eleştirebileceğim noktalar ise, adanın fazla detaylı tasvir edilmesi (benim için bazı yerler sıkıcı oluyordu) önemli olayların ise birkaç cümleye sıkıştırılması ( paraşütçü, Domuzcuk’un ölümü,)oldu. Kızlar neden adada yoktu ise aklıma takılan bir soru oldu.
 Geri