No Image Available

Nietzsche Öldü ve Bir Hipopotam Olarak Yeniden Doğdu

 Yazar: Thomas Cathcart ve Daniel Klein  Yayınevi: Aylak Kitap More Details
 Açıklama:

Geçen yıl bir yakınımız kaybettik, o günden sonra ölüm hakkında bayağ kafa yordum. Bazen hayat anlamsız geldi, bazen anlardan mutlu olmaya çalıştım, bazen ise yarım iş bırakmayayım diye harıl harıl çalıştım, hatta vasiyetimi bile yazdım.

Ölümle ilgili ne söylenebilir ki, söylenenlere kim yalan diyebilir veya doğru diye tasdik edebilir. Kitabın sonunu baştan yazayım, ölümle ilgili sezgilerinize bakın, onlar size yol gösterecektir. Filozofların da tüm o cafcaflı sonuçlara varırken yaptıkları sezgilerine bakmaktır aslında. Yazarlar diyor ki, eğer ortadaki olgular öyle pek net değilse, bize en çok uyan felsefeyi seçmekte serbestiz.

Ben de ölümle ilgili çok derine inmeden şöyle düşünüyorum, ölümün bizi ayırdığı insanlar, sevdiklerimiz, çok uzun ve iletişimin olmadığı bir yere yolculuk yapıyorlar. Onların çok ayrı bir dünyaları var artık, bizim de onları geri getirebilmek için elimizden hiçbir şey gelmiyor. Yapabileceğimiz tek şey, diğer sevdiğimiz kişiler için güçlü olmak ve onları kaybetmeden ya da onlar bizi kaybetmeden önce kalp kırmadan, etrafımızdakileri mutlu ederek, mutlu olarak yaşamak, mümkünse de geride hatırlanacak güzel eserler, güzel anılar bırakmak.

Evet bu ağır, kalp sıkıştıran giriş sonrası kitabımıza bakalım:

Yayınevi, Aylak kitap, ben 2013 2. baskıyı okudum. Kitabımız 212 sayfa.
6 Bölümden ve bunların toplamda 12 alt bölümünden oluşuyor:
1. Öldük! N’apacağız Şimdi?
2.Ebediyet: Hiç Beklemediğiniz Anda
3. Ölümsüzlük: Ruh Treninde Eski Moda Yol
4. Ölümden Sonra Yaşam: Öte Taraftan Kartpostallar
5. Bir Yaşam Tarzı Olarak Ölüm
6. Biyoteknoloji

Genel yorumumu yapayım: filozofları ve düşünceleri eğlenceli fıkralar ve diyaloglarla anlatmaya çalışmış, ama ben bazı esprileri anlamadım, bir de bazen yorucu geldi. Bilgi birkaç paragrafa sıkıştırılmış, sonrasında içindeki bir kelimeden fıkra anlatılmış. Aslında o düşünceyi çok yüzeysel anlatmış diyebilirim. Tabi bunlar benim haksız yorumlarım da olabilir.

Gene de çok kısa da olsa, ölümle ilgili birşeyler düşünmüş olanlar kimler, kısaca neler demişler sorusuna yanıt bulunabiliyor.

Kitaptan birkaç alıntı ile bu özeti bitireyim:

Sayfa 5: Neden İtalyan Rivierasında ölüm hakkında yazan hiç filozof yok?

Sayfa 6: Heidegger’e göre, aslında sadece yarım-yaşadığımız bir duruma, uyuşturucu bir yanılsama haline yaşamak anlamına gelen vasati “hergünlülük”e düşmemizi engellediği için ölüm kaygısına ihtiyaç duyarız.

Sayfa 36: Soren’de numara çok: işte bir tane daha: Kendini yaşamın önemsiz şeyleri arasında kaybet. Kendini gündelik olana kaptırarak sakinleştir. Oldu!

Sayfa 43: Arthur’a göre ( Schopenhauer’den bahsediyor) ölümden kaygılanmak için bir neden yok. Çünkü ölüm yaşamın nihai hedefi ve amacıdır.

Sayfa 45: Hatta Schopenhauer bir pasajında, yaşamdaki tüm kalp kırıklıkları göz önünde alındığında, hiç yaşamamış olmanın daha iyi olduğu sonucunda varacak denli ileri gitti.

Sayfa: 81: Yine de şöyle bir düşününce aklımıza ölümün gayet kötü, hayal edilebilecek en kötü şey olduğunu söyleyen tek bir büyük filozof veya dünya dini gelmiyor.

Sayfa 135: Yaşamın Anlamı ( filmden bahsediyor) şömine başına oturmuş bir kadının yaşamın anlamını açıklamasıyla sona erir: “Yaşamın anlamı, şeydir, ee…Neyse işte; birbirinize iyi davranın, iyi yiyin, yolculuğun tadını çıkarın”Bu bağlamda, söyledikleri insana tuhaf bir güven verir.

Sayfa 161: Eski Stoacılar yaşamın amacının “mutluluk” “kendini geliştirmek” veya “doğa ile uyum içinde yaşamak” olduğunu söylüyorlardı. Yani artık doğana uygun yaşayamıyorsan, kendi canına kıymakta sorun yok.

Sayfa 183: Reformcu Yahudilikse bir Yomm Kippur ayininde okunan şu pasajla üretimsizlik-ölümsüzlük çözümüne daha doğrudan saldırmıştır:

Bir haberci bize ölümün ortadan kaldırılması teklifiyle gelse, ancak tek şartın doğumların durdurulması olduğunu söylese; işbu nesle sonsuza dek yaşam şansı verilse ama bir daha asla çocuğun doğmayacağı, gençlik, yeni umutlar, yeni insanlar, yeni fikirler, yeni başarıların olmayacağı, hep kendilerinin olacağı ve başka hiç kimsenin olmayacağı söylense, bu teklife verilecek yanıtta tereddüt edilebilir miydi?

Sayfa 189: Clynes ömrümüzü en sona saniyeler ekleyerek değil, zaman bilinçliliğimizi her saniyede daha fazla an bulunduracak şekilde hızlandırarak uzatabileceğimizi öne sürüyor.

Sayfa 192: İnsan klonlamanın olabilirliğinden emin olmamızın nedenlerinden birisi, doğada zaten sıklıkla gerçekleşmesidir. Buna “tek yumurta ikizi” denir.

 Geri